Deniz Kara, Mersin’in turizm ve tarımda, Ukrayna’ya satılan SİHA’lar nedeni ile göreceği zararı yazdı.
İşte Deniz Kara‘nın yazısı;
O SİHA’LAR MERSİNLİ ÇİFTÇİYİ VURACAK
Ülkemizde dahil tüm dünyanın yaşadığı ekonomik zorlu süreç hız kesmeden devam ediyor.
Kimi ülkeler ekonomik güçlerinin büyüklüğü ile bu süreci diğer sıkıntılı konularda olduğu gibi yine bizden çok önce tamamlayacak.
Bizde ise hâlâ hızı azalmayan, oluşturulan kaosla pandeminin yarattığı gündemler.
Esnafın düştüğü içler acısı durumlar, iktidarın açıkladığı ancak yeterli bulunmayan destek paketleri gibi.
Türkiye’nin ekonomik yönden içler acısı durumu ortada.
Artık resmi kurumların açıklamaları da ciddiye alınabilecek boyutta değil.
Gerçek enflasyon verilerini ilan ettiklerinde, büyükleri bu rakamı sevmedikleri için, bir gece yarısı görevden alınanlar yerine, yeni görev verilen kişilerin ezbere açıkladığı rakamlar güven vermiyor bana artık.
Peki Türkiye’nin ekonomik olarak en önemli sektörlerinden birisi olan, ülkenin cari açığının kapatılmasında tek başına yüzde 46 oranında payı bulunan turizm sektörü ne kadar dikkatlerde.
Önceki gün Numan Olcar’ın açıklamalarını okumuşsunuzdur.
2019’da 45 milyon, 2020’de ise 12 milyon turist ağırlayan ülkemizin, turizmdeki gözbebeği ise her zaman olduğu gibi Antalya.
Antalya turizm pastasından büyük dilimi alırken yanı sıra çevre şehirleride besliyor.
Mersin, Antalya’nın narenciye ihtiyacının yanı sıra şeftali, kiraz, kayısı, çilek gibi meyvecilik sektöründe de tedarikçisi konumunda.
9 adet mavi bayraklı plajımıza rağmen –ki bunlardan birkaç tanesi Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin idaresindeki halk plajları- turizmde pek turist çekemese de dolaylı olarak ve özellikle tarımsal ürünleri ile turizm sektörünün göbeğinde yer alan şehirlerden en önemlilerinden birisi Mersin.
Hal böyle olunca da insan içten içe hayıflanıyor.
“Keşke ülkemizi yönetenler Ukrayna’ya SİHA satarak Rusya’yı kızdırmasaydı da ilgili bakanlıklar Rus yetkililer ile zamanında görüşselerdi, bu uçuş yasakları gelmeseydi. Keşke Karadeniz’de, Ukrayna ile birlikte davranır gibi olmasaydık da Putin yönetimini kızdırmasaydık” gibi keşkeleri arka arkaya sıralayabiliriz. Ne fayda.
Bu keşkelerin neticesini ise daha birkaç gün önce traktörüne aldığı motorine zam gelen çiftçi çekmekte.
O çiftçinin ürününü satan kabzımal, o kabzımalın malını taşıyan kamyoncu, kamyoncunun kredi taksitini ödeyemediği bankacı çekmekte. Zincirleme ekonomi faciası.
Sonrası tablo, çiftçi ürününü yollara döker, kabzımal ‘Benim elimden gelen bu kadar’ deyip dükkânını kapatır, kamyoncu taşıyacak mal bulamayıp kredi taksitini ödeyemez, bankacı alamadığı kredi taksitini diğer müşterilerinden çıkarmanın yolunu arar.
İşin bu bölümünde Vahap Seçer yönetiminin satılamayan tüm ürünleri alıp vatandaşa dağıtmasını beklemesin kimse.
Yani olan yine sana-bana olur, oldu, olacak.
Asıl söz söylemesi gerekenlerde zamanı gelince sözlerini yuttu, yutar, yutmazlar umarım.
Çok isabetli, çok tutarlı bir tespitler…Kendi ülkemizde bunca hukuk ve ahlak dışı olay yaşanırken, aleme nizam vermeye çalışmak, akıl ve mantıkla izah edilecek hususlar değil.Suriye, Irak, Libya ve Mısır’a müdahalelerin sıkıntılarını hala yaşarken, buna bir de Ukrayna’nın eklenmesi, ormanda zifiri karanlıkta koşmaya benzemektedir.Rusya, domatesimizi, biber ve portakalımızı satın almasına muhtaç olduğumuz ülke … Rusya, aramızda yaşananları hatırlamaktan üzüntü duyacağımız bir ülke …Şimdi ise Rusya’nın düşmanı olan Ukrayna’ya önce kredi veriyor, sonra silahlandırıyoruz.Yaşananların, yapılanların ülkemiz için yararlı olacağını söyleyebilecek kimse var mı !?