Açıklanan güncel verilere göre covid-19 dünya üzerinde 3 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oldu.
Türkiye’de ise 49 bin 236 kişi hayatını kaybetti.
Tabi bu rakamların içinde Türkiye’de ki gibi evine ekmek götüremediği için intihar eden müzisyenler, kahvehaneciler, kafeterya işletmecileri gibi esnaflar, işyerleri kapalı kaldığı için işsiz kalıp yaşamını sonlandıran insanlar yok.
Aşılamanın hızlı ilerlemesi ile kısa süre sonra bu rakamlar, yani kayda geçmeye rakam değeri olmayan binlerce insan geride kalacak, unutulacak.
Unutulmaması gereken, devlet denilen çarkın başındakilerin, bu zor günlerde yurttaşlarına karşı sorumluluğunu ne kadar yerine getirip getirmediği olmalı.
Maske dağıtımını bile yapamayan, yurttaşı intihar ederken, güvenlik görevlisi şehit olurken, sağlık çalışanları canını dişine takıp insanların sağlığına kavuşması için hastalığı kapıp vefat ederken, dalga geçer gibi ‘Salonları lebalep’ doldurmakla övünen bir çarktan söz ediyorum.
O çark dün bir açıklama daha yaptı ve müzik yayınlarının gece 00:00 itibari ile yapılmayacağını emretti.
Bunu söylerken de ‘Kusura bakmasınlar kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yok’ diye buyurdu.
Buyurulan bu ve bu minvaldeki tüm cümlelerin, yapılan her açıklamanın altının aslında, halkın iyiliğine değil tek adam rejimine hizmet ettiğini anlamamak imkânsız.
Gelen eleştirilere İletişim Başkanı Bey yanıt verdi: “Özlem duydukları eski Türkiye alışkanlıklarını terk edemeyenler, sahte bir yaşam tarzı tartışmasıyla suni bir gündem oluşturarak toplumu kutuplaştırmaya ve buradan siyasi rant devşirmeye girişmeleri, bir acziyet örneği olarak kayıtlara geçmiştir” diyor.
Aklıma ‘Nedir bu eski Türkiye-yeni Türkiye kapışması’ sorusu düştü.
2002 yılından itibaren hayatımıza giren yeni Türkiye’ye dair kısacık bir hafıza yoklaması yaptım.
Zihnimde şu başlıklar belirdi :
Atanmış Rektör, İstanbul Sözleşmesi, Fetö, ‘KANDIRILDIK’, Nükleer Santral, Ormanların Talanı, Polis İntiharları, ‘KANDIRILDIK’, Cübbeli Amiraller, Gençlerin Yurtdışında Yaşamak İstemeleri, SADAT, Sedat Peker, ‘KANDIRILDIK’, Bakanlığa Ürün Satan Bakan, MİT Tırları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Devasa Bütçesi, Müsilaj, Deprem Vergilerinin Akıbeti, ‘KANDIRILDIK’, Merkez Bankasının Stokları, Döviz Kurları, Ziraat Bankası Kredileri, Yolcusu Yok Denecek Kadar Az Havaalanlarını Yapanlara Ödenen-Ödenecek Paralar, ‘KANDIRILDIK’, Otoyollarını Yapan Müteahhitlere Ödenen-Ödenecek Paralar, Akaryakıt Fiyatları, Kartal İHL, Deniz Feneri Davası, ‘KANDIRILDIK’, Dış Politika, Kuvvet Komutanlarının Adını Kimsenin Bilmeyişi, RTÜK, Basın-Medyanın Muhteşem (!) Yayınları, Ağlayarak İstifa Eden Belediye Başkanları, Melih Gökçek’in Fişkiyesi, ‘KANDIRILDIK’, Balyoz-Odatv-Ergenekon Kumpas Davaları, Zindaşti, Kozmik Odanın Açılışı, Fetö Borsası, Fetönün Siyasi Ayağının Hâlihazırda Ortaya Çıkarılmayışı, ‘KANDIRILDIK’, TRT-AA’nın Objektif(!) Yayıncılık Örnekleri, YSK, Yargının Bağımsızlığı(!), Hüsn-ü Şehadetler, Gizli Tanıklar, ‘KANDIRILDIK’, Pelikancılar, Ayasofya İmamları, Kayyumlar, Fetönün Yerine Oynayan Menzilciler, ‘KANDIRILDIK’, Nurcular, Süleymancılar, İskenderpaşacılar, Hakyolcular, Kırkıncılar, Zehracılar, ‘KANDIRILDIK’, Okuyucular, Yazıcılar, Mahmut Efendiciler, Nazım Kıbrısiciler…
Belki de İletişim Başkanı Bey aynı cümlenin aslında içimizden geçen farklı anlamı ile bize ışık tuttu!
Evet, o Türkiye’ye bir özlem var. Birçoğumuzun algısındaki eski Türkiye’ye!
Bu denli kutuplaştırılmayan, belli bir kesimin değil toplumun çoğunluğunun mutlu olabildiği bir Türkiye’ye.
Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan’ın kaleme aldıkları ‘Metastaz’ın önsözünde yazan bir cümle var: “Zenginlerin suç işlediği ancak yoksulların yargılandığı bu düzeni nasıl anlatabiliriz?”
Cevabı belli bence.
Kusura bakarak!
Süperrrrrr… kalemine ve Yüreğine sağlık dostum….iyiçalışmalar diliyorum…..
Ülkemizin sizin gibi tarafsız, cesur kalemlere ihtiyacı var. Kalemine yüreğine sağlık Deniz Kara.