KESK Mersin Şubeler Platformu, “Artık yeter insanca yaşamaya yetecek maaş için ek zam istiyoruz” başlığıyla basın açıklaması yaparak iktidara seslendi.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Mersin Şubesi’nde yapılan açıklamayı, sendika Mersin Şube Eş Başkanı Özge Göncü okudu. Yıllardır yaşanan her krizin faturasının emekçilere çıkarıldığını söyleyen Göncü “Ülkeyi yönetenler ‘büyümede rekor kırdık’ dediler. Ama ‘büyüyen Türkiye’den’ bizim payımıza hep sahte enflasyon rakamlarına göre belirlenen maaş zamları, daha adaletsiz hale getirilen vergiler ve gittikçe güvencesiz hale getirilen bir çalışma yaşamı düştü” dedi.
Her hak isteklerinde, “Kriz var, aynı gemideyiz, batarsak hep beraber batarız” yanıtı aldıklarını söyleyen Göncü, “Ama bize hep o geminin kazan dairesi reva görüldü” dedi. Göncü, “Bir avuç mutlu azınlık ise bizim alın terimizle, emeğimizle su yüzünde tuttuğumuz geminin lüks kamaralarında keyif çatmaya devam etti. Bizim cebimizden alınanlar; teşvik, vergi affı, vergi yapılandırması olarak sermayeye, patronlara araç, yolcu, hasta garantisi olarak köprü, otoyol, hava limanı ve şehir hastanelerinin müteahhitlerine akıtıldı” ifadesini kullandı.
Enflasyonun yıllardır gerçekmiş gibi gösterildiğini savunan Göncü, maaş artışlarının da, sahte olduğunu iddia ettikleri bu rakamlar temel alınarak belirlendiğini söyledi. “Kendine ‘yetkili sendika’, ‘yetkili konfederasyon’ diyenler oturdukları masalarda sahte enflasyon rakamlarının yarım puan üstündeki mutabakatların altına imza attı” diyen Göncü “Hükümetin teklif ettiği rakamların daha altına bile imza attıkları oldu. Üstelik sözleşmeli-güvencesiz çalışanların kadroya alınması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğinin giderilmesi başta olmak üzere yıllardır biriken sorunlarımızı çözmeyen mutabakatları ‘tarihi başarı’ diye yutturmaya çalıştılar. Sıkıştıklarında danışıklı dövüş oyunları ile topu hakeme attılar. Utanmadan sıkılmadan üyelerinden beş, altı kat fazla maaş almayı sürdürdüler. Bizim taleplerimizi savunmak, sorunlarımızı çözmek yerine son model makam arabaları ile her protokolde boy göstermeye devam ettiler. Bizler ise onların altına imza koyduğu ‘satış sözleşmelerinin’ bedelini daha fazla yoksullaşarak, daha fazla güvencesizleşerek ödemeye devam ediyoruz” diye konuştu.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, şimdi de salgın ile birleşen ekonomik krizin enkazının yine emekçilerin omuzlarımıza yıkılmak istendiğini dile getiren Özge Göncü, salgına ayrılan kaynaklar nedeniyle işçilere, emekçilere, esnafa, çiftçiye verecek bir şey kalmadığının söylendiğini kaydetti.
“Oysa devletin resmi rakamlar Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelede vatandaşlarına en az nakit destek veren ülke olduğunu gösteriyor” diyen Göncü, “Salgın nedeni ile toplam 52,7 milyar TL kullanıldığını, bunun 44,2 milyarının İşsizlik Fonundan, 2,1 milyarının bağış kampanyalarından karşılandığını, hazineden aktarılanın ise sadece 6,4 milyar TL’de kaldığını, devletin resmi rakamları söylüyor” dedi.
Şimdi yıllardır bizim vergilerimizden, hazineden bir avuç mutlu azınlığa aktarılan yüzlerce milyar görmezden geliniyor. Buna karşılık salgına, sağlık harcamaları dahil gelirin sadece yüzde birinin ayrılması büyük bir ‘maliyet’ gibi gösteriliyor.
Sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde bile otoyol, köprü, tünel, hava limanı müteahhitlerine hazineden on milyarlarca aktarılması görmezden geliniyor. Ama salgından en çok etkilenen dar gelirlilerin, ücretsiz izne çıkarılan, kısa çalışma ödeneğine mahkum bırakılan işçilerin, kepenk kapatmak zorunda bırakılan küçük esnafın sınırlı bir kesimine, onlarca şarta bağlanarak, gıdım gıdım verilen 6,4 milyar çok görülüyor.
Bugün açlık sınırı 2 bin 800 TL’yi, yoksulluk sınırının 9 bin TL’yi aştığına dikkat çeken Göncü şunları kaydetti: “Ama aynı dönemde bizim maaşlarımızda yaşanan ortalama artış sadece 464 TL’de kaldı. Ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan çeyrek altın sayısı 2 adet gram altın ise 3,5 adet azaldı. Tüm bunlara rağmen hiç kimsenin bizim yüzde 3 maaş zammı ile yetinmemizi beklemeye hakkı yoktur. İnsanca yaşamaya yetecek bir maaş hepimizin hakkıdır. Bunun için; sadece geçtiğimiz yılın kayıplarını telefi etmek için maaşlarımızın 2021 yılının başından itibaren geçerli olmak üzere seyyanen 1000 TL arttırılmasını, çoktan iflas eden mevcut sisteme son verilerek evrensel sendikal hak ve özgürlüklere uyumlu grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık masasının bir an önce kurulmasını istiyoruz. En düşük kamu emekçisi maaşının; kira, yakacak, ulaşım gibi sosyal ödemelerle yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını, tüm yükün emekçilerin üzerine yıkıldığı vergi adaletsizliğine son verilmesini, bunun için kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, birinci vergi diliminin yüzde 15’ten yüzde 10’a düşürülerek yoksulluk sınırına kadar olan maaşlardan yapılan kesintinin birinci vergi diliminde sabitlenmesini, istiyoruz.”