Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yaşanan limanın genişletilmeli çalışmaları tartışmaları, kentin en çok konuşulan konularından birisi oldu. Yazarımız Deniz Kara’da
konuya ilişkin kaleme aldığı yazısında, tartışmaları yorumladı.
İşte o yazı;
AMAN KİRACI KÜSMESİN
Nüfusu 2 milyon olan bir kent düşünün.
Küçük İstanbul da diyebileceğiniz çeşitlilikte demografik bir yapıya sahip.
321 km sahili var.
Batısında yer alan kumsalları birileri (!) tarafından beton kaleler ile öldürülmüş.
Üstüne bir de konfetiler patlatılarak nükleer güç santrali dikiliyor.
‘Tatil köyleri yapılacak’ denilip birilerine tahsis edilen doğu kumsalları için ise yapılan en ufak bir girişim bile yok.
Havalimanı yok.
Ama havalimanı ihalesi bu kadar çok yapılan başka bir kentte yok.
Süper Lig’de takımı yoktu, oldu, sonra en dibi gördü.
Ama bolca spor tesisi var.
Bir stadyumu var ki boş zamanlarında sosyal medya fenomenlerine tahsis ediliyor.
Güneşi çok, güneş enerji santralleri çok az.
Nesi var peki bu kentin?
Limanı var.
Hem de Türkiye’nin en büyüğü, Doğu Akdeniz’in de en büyüklerinden birisi konumunda.
Şimdilerde kent dinamiklerinin başlıca konusu burası.
Sebebine gelecek olursak; limanın kiracısı ‘Ben 400 metrelik gemileri yanaştıramıyorum’ diyerek, genişleme çalışması başlattı.
Büyükşehir Meclisi’nde de dün bu konu masaya yatırıldı.
Aslında denizde yapılacak bu tür çalışmalarda belediyelerden görüş almaya gerek görülmüyor.
Bakanlıktan onay alınması kiracının sorununu çözmeye yetiyor.
Bu sebeple mecliste yapılan konuşmaların sonucunun, temenniden öteye gitme şansı da yoktu.
Fakat seçimlerde ‘Arkadaş ben belediye seçiminde iş yapacak adama oy veririm’ diyen vatandaş bile, yaşadığı kent için particiliği bir kenara bırakırken, koca koca adamlar, kiracının para kazanmak için ev sahibine attığı kazığı görmezden geldiler.
Elbette tamamını kastetmiyorum. Ancak yapılacak genişlemenin yasal ve sözleşmeye uygun olduğunu savunan meclis üyelerini de anlayabilmiş değilim.
Bir tarafta ‘Singapur, Shangay, Rotterdam, Belçika yaparken iyi de, biz yapınca niye olmuyor?’ diyenler, diğer tarafta ise ‘Yapılmasın demiyoruz ancak mevcut limanın doğusunda geniş alan var, oraya yapılsın’ diyenler.
Hepimizin bu şehre karşı sorumlulukları var.
Hepimiz bu şehrin ekmeğini yiyip, suyunu içiyoruz.
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, fakat arşiv unutmaz.
Söylediğiniz ve savunduğunuz fikirler, gelecekte tüm olumsuzlukları ile karşınıza çıktığında, tıpkı bugün kiracıyı savunduğunuz gibi kendinizi savunabilecek misiniz acaba?
Toplantının terk edilmesi konusuna değinecek olursak; trajikomik bir durumdu açıkçası.
İşin bu kısmında siyasi matematik devreye girdi sanırım.
‘Olur da bizim ittifaktan birileri sizin ittifakla aynı düşünür falan aman yanlış olmasın’a karşı bir tedbirdi sanki.
Netice ne peki?
Netice toplantı başladığında ortadaydı aslında.
Olan olmuş, kiracı ustalara işbaşı yaptırmış, 400 metrelik gemiler için uzak denizlere göz kırpmaya başlamıştı bile.
İster misiniz 10-15 sene sonra 600-700 metrelik gemiler çıksın piyasaya.
Neyse onlar içinde Çamlıbel Balıkçı Barınağı’nı feda ederiz artık.
Vatandaş yine çaresizce izlemekte, aman kiracı küsmesin.
Bu arada ‘MERHABA’.
Kalemine sağlık güzel insan.!